Endonezya Ankara Büyükelçisi Dr. Lalu Muhammed İqbal ile 7 şubat tarihinde  gerçekleştirdiğimiz özel röportajı ilginize sunuyoruz. 

                                                           Röportaj: Batuhan Zeki Öztürk

 

Dr. Lalu Muhammed İqbal Kimdir?

10 Temmuz 1972 doğumlu olan İqbal, Surakarta Pabelan’daki Modern İslami Yatılı Okulu Assalaam’da eğitim gördü akabinde 1991-1996 yıllarında Muhammediye Üniversitesi Yogyakarta (UMY) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Gajah Mada Üniversitesi Tarih Bölümü’nde yüksek öğrenimine devam etti . 2002 yılında, Endonezya Üniversitesi’nden Uluslararası İlişkiler alanında yüksek lisans derecesi aldı ve 2005 yılında Romanya Bükreş Üniversitesi’nden Siyaset Doktoru unvanını elde etti. 1998 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda başlayan diplomasi kariyesi boyunca önemli görevlerde bulunmuştur. 7 Ocak 2019 tarihinde Endonezya’nın Ankara Büyükelçisi olarak atanan İqbal, ’Örnek Birincil Yüksek Liderlik Görevlisi’ ödülü sahibidir.

Sayın Büyükelçi bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Öncelikle bize Endonezya Cumhuriyeti’nden kısaca bahsedebilir misiniz?

Endonezya, haritada görüldüğü üzere özel konuma sahip bir Adalar ülkesidir. Dünyanın en büyük ada kümesinden oluşur. En doğudan en batıya uçakla yaklaşık 7 saat sürer. Adeta İtalya’dan Singapur’a uçakla olduğu gibi bir mesafe vardır. Ayrıca ülkemiz 200 milyondan fazla nüfusuyla Dünyanın Çin, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra en büyük ülkesidir.

Bunların yanı sıra 300 farklı dile ve kültüre ev sahipliği yapan, çeşitliliğin bir kazanım olarak görüldüğü ülke olduğumuzu ifade edebilirim. Bu duruma zemin sağlayan en önemli unsur ise demokrasimizdir. Demokrasiyi kurum ve kurullarıyla içselleştirmiş toplum olarak farklılıklarımıza değer atfetmekteyiz.

Bu denli farklılığı nasıl bir arada harmanlıyorsunuz? Toplumsal barışın en önemli unsurları sizce neler?  

Endonezya yeni bir ulustur. 1945 yılından önce bir Endonezya yoktu, yüzlerce sultanlık vardı. Küçükten büyüğe pek çok irili ufaklı krallık vardı. Hindu kökenli olanlar vardı ama büyük bir çoğunluğu Müslüman’dı. Her biri o dönemde Osmanlı ile doğrudan bağlantıları olan sultanlıklardı. Biz şuanda hepsinin toplamına Endonezya diyoruz.  Dolayısıyla biz 350 yıl boyunca direndiğimiz sömürge politikalarına karşı bütün bu sultanlıklardan ve krallıklardan bağımsızlığımızı aldık ve hepsi 1945 yılında yeni kurulan Cumhuriyete otoritelerini teslim ettiler.

İşte bu yüzden Endonezya geçmişte köklü bir hükümetin devamı ya da kötü bir iktidarı miras almış bir ülke değildi. Yeni kurulmuştu. Yeni bir ulus söz konusuydu ve bu ulus çok farklı bileşenlerden oluşuyordu. Farklı uluslardan ve milletlerden gelenlerin hepsi bir araya gelip şuanda Jakarta dediğimiz başkentte anlaştılar ve yeni bir ulus kurmaya karar verdiler. Endonezya’yı tek bir ulusa haline getirelim dediler. Tek dil Endonezya dili, tek vatan Endonezya olsun diyerek bir birliktelik meydana getirdiler.

Farklı sultanlıklardan, farklı yerlerden gelen insanlar artık kendilerini ‘Endonezyalı’ olarak tanımlamaya başladılar. Böylece hepimiz Endonezya Cumhuriyeti altında birleşmiş olduk. Bugün bize kimliğiniz nedir diye sorarsanız bizim kimliğimizi çeşitliliktir. Bundan dolayı ülkemizin sloganının, bütünlük ve çeşitlilik olduğunu söyleriz. 300 farklı dilin, 300 farklı kültürün bulunması bizim için önemli bir zenginlik.

Sayın Büyükelçi 300 farklı dilin mevcudiyetinden bahsettiniz. Anladığım kadarıyla bizdeki lehçelerden farklı, bağımsız dil gruplarından bahsetmektesiniz. Bu durumu biraz daha açabilir misiniz?

Dil diyorum, yani lehçe değil. Türkiye’nin; Karadeniz, Gaziantep’teki lehçeleri gibi değil; 300 farklı dil. Bölgemizi vakıf uzmanlar çok iyi bilir,  eğer kendi dillerimizle konuşursak eşimi bile anlayamam. İkimizin dili de farklı. Ben onun dilini anlayamıyorum, o da benim dilimi anlayamıyor. O yüzden aramızda ulusal dilimizi kullanıyoruz. Endonezca dediğimiz ulusal dilimizden bahsediyorum. Endonezca, Malay diline dayalı yeni bir dil. İçerisinde Malay dilinin yanı sıra Arapçadan, İngilizceden birçok kelime var. Hatta Türkçe’den de bazı kelimeler aldık. Mesela biz bazen teşekkür ettiğimiz zaman teşekkürler deriz. Şükran dediğimiz zaman Arapça’dan, teşekkür denildiği zaman Türkçe’den alınmış olur. Ben bunu Türkçe ’den aldığımız kelimelere bir örnek olarak söyledim.

Ülkenizin halklarının 1945 yılından önce sömürgeleştirilmeye karşı 350 yıl boyunca güçlü bir şekilde direndiğinden söz ettiniz. Peki ülkenizde sömürge döneminden kalma izler var mı? Endonezya Cumhuriyeti’ni diğer sömürgeleştirilmiş devletlerden ayıran en önemli özelliği nedir?

Bize Hollandalılardan hiçbir şey kalmadı. Biz hiçbir zaman sömürgeleştirilemedik. Hollandalılara karşı direndik. Endonezya dünyada sömürgecisinin dilini konuşmayan tek ülkedir. Endonezya’da hiç kimse Hollanda’nın resmi dili olan Felemenkçeyi konuşmaz. Bu en önemli özelliklerimizden biridir. Biz onlardan sadece birkaç kelime almışız. Ama bizim dilimizden Felemenkçeye geçmiş çok daha fazla kelime var.

Ayrıca Endonezya’da hiç kimse, hiçbir Endonezyalı öğrenci ya da bir genç Hollanda’da okumayı ya da göç etmeyi, orada yaşamayı hayal etmez. Ama sömürge olan ülkelerde sömüren ülkeye gitme yönünde bir eğilim vardır. Mesela bazı İngiliz sömürgelerinde insanlar İngiltere’ye gitmek ister, Amerika’ya gitmek ister ama bizim ülkemizde kimse Hollanda’ya gitmek istemez. O yüzden Hollandalıların Endonezya’da çok ciddi bir etkisi olduğunu söyleyemeyiz. Bu bizim tamamen sömürgeciliğe karşı duruşunuzdan kaynaklanan bir durum.

Anlattıklarınıza ilaveten ülkenizin ekonomisi hakkında da sizden bilgi almak isterim. Endonezya Cumhuriyeti, yükselen ekonomisiyle dünyanın hızla büyüyen ekonomilerinden olmakla beraber bugün Endonezya Cumhuriyeti, Dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisine girmeyi başarmış bir ülke. İslami finans bağlamında bakıldığı zaman ise ülkeniz diğer Müslüman ülkelere örnek teşkil etmekte. Bu durumu değerlendirebilir misiniz?

Endonezya’da İslami finans sistemi ve finans kuruluşları var. Endonezya’da biz buna –Türkiye’deki gibi- katılım bankası demiyoruz. Bu kurumlara, şeriat temelinde Şeri uygulamaları yapan bankalar adını veriyoruz.

Şu anda Endonezya’da 4 Şeriat bankası var. 1900’lü yıllardan kalma deneyimlerimize binaen Şeriat bankaları kriz dönemlerinde diğer bankalara kıyasla krizlerin etkilerinin en az olduğu bankalar oluyor. Çünkü faiz oranları uygulamıyorlar. Konvansiyonel klasik bankalar ciddi faiz oranlarının değişkenliğinden ciddi ölçüde etkilenir. Ama İslami bankacılık sisteminde böyle bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla risk düzeyi çok düşük ve daha istikrarlı. Bu faktör de bizim İslami finans sistemini desteklememizi sağladı.

Bizim kendi hükümetimize bağlı İslami bankacılık sistemimiz bile var. Ayrıca Endonezya’da İslami finansla alakalı pek çok düzenleme var. Bunun içerisinde farklı yapılanmalar da var. Örneğin Şeriat sistemindeki bazı ekonomik ilkeleri temel alan veya arazi hükümleri ile alakalı olarak birtakım düzenlemeler var. Şu anda biz bunların meyvelerini görüyoruz ve umuyoruz ki biz dünyanın uluslararası İslami finans alanında en önemli merkezlerden biri haline geleceğiz. Ayrıca Endonezya Cumhuriyeti, 3.5 trilyon dolar Gayri safi milli hasılası ile dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmayı başardı. 2030 yılında ise bu rakamı 10.1 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Böylece Çin, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra dünyanın 4. büyük ekonomisi haline gelmek istiyoruz.

 

Sayın Büyükelçi son olarak size Endonezya Cumhuriyeti’nin mevcut küresel sisteme bakışının nasıl olduğunu sormak istiyorum. Sizce daha adil bir dünyanın yolu nerden geçiyor?

Endonezya sadece kendisini düşünen bir ülke değil, dünya düzenini önemseyen bir ülke. Biz bunu çok açık bir şekilde ifade ederiz. Endonezya, her zaman barışçıl bir dünya düzeni oluşturma motivasyonu ile hareket eden bir ülkedir. 1960 yılında, yani bizim bağımsızlığımızın on beşinci yılında, Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı. Konuşmanın başlığı şuydu: ‘Yeni Bir Dünya Oluşturmak’, inşa etmek. Cumhurbaşkanımız o konuşmasında Birleşmiş Milletler’in kuruluşunu ve temel esaslarını eleştirmişti.

Tıpkı bugün ülkenizin yaptığı gibi. Türkiye’nin her fırsatta belirttiği; ‘’Dünya, 5’ten büyüktür.’’ Sloganı bizim dış politikamızla da doğrudan uyumlu. Dolayısıyla Endonezya 1945 yılının şartlarıyla kurulmuş BM yapısının değişen dünyaya uyumlu bir şekilde yenilenmesi, reform edilmesi konusunda Türkiye ile aynı düşünceyi paylaşmaktadır.

Daha adil bir dünyanın yolu ise bütün paydaşların ortak iradesinden ve çoğulcu bir perspektiften geçmektedir. Bütün milletlerin eşitliğini dikkate alarak hareket etmek durumundayız. Özetle daha adil bir dünya mümkün ve bu da ancak hak temelli paylaşımdan geçmektedir.  

Sayın Büyükelçi bizlere vakit ayırdığınız, sorularımızı içtenlik ve samimiyetle cevapladığınız için teşekkür ediyoruz…