SDE Akademi’de düzenlenen "Kazakistan’ da Neler Oluyor? " panelinin oturum başkanlığını SDE Başkanı Doç. Dr. Güray Alpar yaptı. Alpar, uluslararası ilişkilerde algı yönetiminin önemine dikkat çekti. Kazakistan Ankara Büyükelçisi’nin vaktinde yaptığı açıklamaların, olumsuz yargılara sebep olacak haberlerin önüne geçtiğini söyledi ve Kazakistan Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly’e teşekkür etti.

Kazakistan Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly ise Kazakistan’da yaşanan şiddet olayları ve sonrasında yapılan eleştiriler hakkında konuştu. Cumhurbaşkanı Tokayev’in şiddet olaylarında bulunanlar için vur emri vermesini “Uluslararası ilişkilerde sert bir açıklama olarak görülebilir ancak Kazakistan’da devlet düzeninin sağlanması için yapılması gereken yapıldı” diyerek değerlendirdi. Ülkesinde yaşanan olaylar için “istihbarat zafiyeti var” diyen Büyükelçi Saparbekuly, “Almatı civarında uyuyan hücrelerin harekete geçtiğine dair istihbarat verilmedi Cumhurbaşkanı’na. Büyük bir istihbarat zafiyeti var” dedi.

Ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün ülkeye davet edilmesini ise şu şekilde değerlendirdi:

“Kazakistan’ın bölgesel işbirliği var. Bu teşkilatla da işbirliğinde. Kazakistan’ın bu doğal hakkı. Bu Kazakistan’ın bağımsız kararı ve bu karara saygı duymak lazım. Olaylar sırasında teröristler her türlü şiddet olayında bulunabilirdi ki kritik noktalara saldırılar düzenlediler bunlar neyi gösteriyor? Telsizlerin bulunulması, silahların dağıtılması, askeri üniformaların giyilmesi. Bunların hepsi hazırlıklı bir saldırı olduğunu gösteriyor. Kazakistan büyük bir felaket atlattı. Bu coğrafyanın sahipleri bizsek biz işbirliği yapmak zorundayız hepimiz, Rusya, İran, Türkiye, Azerbaycan hepimiz… Kazakistan’ın kendi ulusal çıkarlarını, bölgesel dinamiğini iyi anlamak lazım.”

Stratejik Düşünce ve Araştırma Vakfı (SDAV) Başkanı Sinan Tavukcu Kazakistan’daki olayları, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in açıklamalarından yola çıkararak değerlendirdi. LNG zamlarının protesto edilmesiyle başlayan gösterilerin nasıl şiddet olaylarına dönüştüğünden bahsetti. Tokayev’in ülkesindeki şiddet olaylarına karşı aldığı önlemleri anlattı. Tavukcu, 2019’da göreve gelen Tokayev’e o zaman Nazarbayev’in Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı’nı devretmediğine dikkat çekti. Sınırlandırılmış Cumhurbaşkanı olarak görülen Tokayev’in yaşanan şiddet olayları sonrası Nazarbayev’de bulunan Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı’nı da alarak yerini sağlamlaştırdığını söyledi.

Ayrıca Sinan Tavukcu, Cumhurbaşkanı Tokayev’in  “ulusal fon” kurulması ile ilgili açıklamalarına da vurgu yaptı.

“Fonu dikkat çekici kılan, büyük devlet şirketlerinden ve varlıklı iş adamlarından gelen bağışlarla oluşturulmasının öngörülmesiydi. Tokayev, "Ayrıca büyük servete sahip olan ama gölgede kalan insanların da katkıda bulunmalarını bekliyorum" sözleriyle gri alanda faaliyet gösteren iş adamlarından da Fona para aktaracaklarını söylemiş oldu. Bu fonun finansmanı yöntemiyle; bir yandan yoksul halk kesimlerinin taleplerinin karşılanacağı, zenginden alıp fakire dağıtarak adil ve mazlumun yanında bir devlet algısı oluşturulacağı, ayrıca önceki dönemde zenginleşen sınıfın/oligarkların servetlerini bu fona aktarmaya zorlanarak tasfiye edilecekleri anlaşılıyor. Bundan cumhurbaşkanının savunma ve güvenlik örgütünün yanı sıra iş dünyasını da yeniden yapılandırmak istediği ortaya çıkıyor.”

SDE İç Politika ve Hukuk Koordinatörü Prof. Dr. Tevfik Erdem ise Kazakistan’da yaşanan olayları sosyolojik ve var olan durum üzerinden değerlendirdi. “Şiddet olaylarında bu kadar çok insanı motive eden şey ne idi?” sorusunu soran Erdem şöyle konuştu:

“Politik bir aktör topluluğu değildi bunlar… Protestocuları motive eden şey hayat şartlarındaki dengesizlikti. Kazakistan’da güçlü bir sivil toplumla karşı karşıya değiliz. Bireylerin taleplerini iletmeleri ve devletin de bireylerin bu taleplerine karşılık vermesi gerekir. Burada motivasyon yoksulluk, eşitsizlikti. Ancak bu masum hareket, olayı yönlendirmek isteyenler tarafından farklı yönlere sürüklenebilirdi ki öyle oldu. Gerçekten bir halk hareketi olarak başlayan olaylar yönlendirildi”

Prof. Dr. Erdem, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün Kazakistan’a bir devlet yöneticisi tarafından davet edilmesi ve bunun anında karşılık bulmasının ülkedeki “Rus milliyetçiliğini” de cilalayabileceğini söyledi.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fırat Purtaş ise şöyle konuştu:

“Ben bu olayları Kazakistan’ı bölmeye, parçalamaya yönelik bir teşebbüs olarak değerlendiriyorum. Çünkü Cumhurbaşkanı Tokayev, Kazakistan’da reformlar yaptı hayat şartlarını iyileştirmeye yönelik. Kazakistan’ın bağımsızlığının 30.yılında böyle bir girişim tesadüf değil. Bu girişimleri bağımsızlığı gölgelemeye yönelik adımlar olarak değerlendiriyorum. Tokayev hem Kazakistan’ın bağımsızlığını korudu hem de daha fazla can kaybının önlenmesini sağladı. Olaylar terör eylemlerine dönüşünce, stratejik noktalara saldırılar olunca ohal ilan etti. KGAÖ’nün davet edilmesi doğru bir adımdı. Türkiye NATO içinde nasıl kolektif güvenlik yapısı bünyesinde ise Suriye sınırına hava savunma sistemi talep ettiyse, Kazakistan’ın da böyle bir talepte bulunması normal. Kazakistan’a giden 2 bin asker ülkeyi savunmadı, operasyonlar yapmadı; onlar sadece kritik noktalara yerleştirildi güvenlik açısından. Bunu Rus işgali olarak değerlendirmek Türkiye-Kazakistan kardeşliğini yıpratmaya yönelik.”